Izgarada güzel olur tirsi
Sinirlendirmeyin pistir tersi
Buckingham sarayıdır aslı
Hanönülü aristokrat Hasan…
Bilmese de yakındır tangoya valsa
Mutsuz olur gittiği yerde Ankara havası varsa
Fidanım çıkıp iki göbek atsa
Sinirlenir Hanönülü aristokrat Hasan…
Shopen, Beethoven, Bach’tır dinlediği
Karides, kalamar, cordon blue’dur yediği
Nedir Ankara havalarından çektiği
Asildir Hanönülü aristokrat Hasan…
Rakı ile kavun peynir yakışır
Asillikte hanedanla yarışır
Ara sıra halk içine karışır
Bizden biridir Hanönülü aristokrat Hasan…
Bahçe kenarına diktim mazı
Biz severiz kuru fasulye, piyazı
Gel iki oynayalım desek
Çekilmiyor nazı ile niyazı…
Utanmaz bizden gelir oturur masamıza
Entel dantel konuşuruz ara sıra
Piyanist çalarsa birden bir fidayda
Tüm devreler iptal Hanönülü aristokrat Hasanda…
Korkmazgillerden Hanönülü aristokrat Hasan
Yok ki entelektüel konuşmadan anlayan
Amaaan gün bulup gün yiyelim
Var mı dünyada Baki kalan…
Ayşe Kadın derki bizden utanmayın
Köylülüğümüzü yüzümüze vurmayın
Fidanımla iki göbek atarsak
Kaşları anında çatmayın…
Şiirde bahsi geçen arkadaşa, bir eğlence mekânında çalan müziklere ve eşiyle benim Ankara havaları oynamamıza verdiği tepkilerden ilham alarak yazdığım şiirdir…