Pencüse, Severler Güzeli Homo Sapiensise

Geçen günlerde Homo Sapiens(bundan sonraki bölümlerde ecdad olarak geçecektir) atalarımızla ilgili bir kitap okudum. Kitap oldukça ilgi çekici. Tarihsel detayları, kronolojik öğe olmaktan çıkarıp, önemli tarihi gelişmeleri bireylerin kültürleri ve olası psikolojilerini de göz önünde bulundurup, neden sonuç ilişkisi içinde değerlendirerek anlatmış. Keşke okullarda öğretmenlerimiz de böyle anlatsaydı bizlere. Halbuki bizde tarih, rakamlardan ve kronolojiden ibaret. Ateş bulundu şu devir başladı, mantar bulundu şu devir kapandı, yazı şu yüzyılda icat edildi, şu tarihte şu savaş oldu gibi.Mesela Sümerlerin M.Ö.3500-3000 yıllarında bulduğu yazı sistemiyle alakalı olarak derslerden aklımda kalan yegane şey, yazıyı Sümerlerin bulduğuydu. Elbette iletişim için bulmuşlardı yazıyı. Halbuki kitapta, avcı toplayıcı atalarımızın sadece belli bilgi gruplarını hafızlarında tutabildikleri (şu an için de öyle tabi) belirtiliyor ve bunu dışında bilgiye zaten ihtiyaç duymadıklarından bahsediyor. Örneğin hangi ağacın altındaki mantarın zehirli olduğu ya da hangi bitki türlerinin nerelerde daha çok bulundukları, hangi yaprağın karın ağrısına iyi geldiği gibi bilgiler dışında bilgiye ihtiyaç duymamışlar. Tarım devriminden sonraysa nispeten birlikte yaşamaya geçtikleri ve koloni ve kabileler oluşturdukları, dolayısıyla belirli bir topluluktaki insan ve mülk sayısı arttıkça insanların verileri depolama ve işleme ihtiyacı doğduğundan bahsediyor kitap. Dolayısıyla insanın kafasında bir şeyler oluşabiliyor. Bu senin eksikliğin, ortalama zekada bir öğrenci zaten bu sonuçları çıkarır derseniz şiddetle itiraz ederim. Böyle anlattılar da ben mi anlamadım arkadaş.

Tarım devrimine geçişle alakalı olarak da klasik yorumlarda yer alan nüfus artışını müteakip, insanları doyurabilme ihtiyacından kaynaklı bir ihtiyaç üzerine yapıldığı değil, homo sapiensin tarımı keşfetmesi sonucu olduğu düşüncesi üzerine durmuş. Bence de artan nüfusu doyurmak zorunluluğundan çıkmamıştır o iş. Yere düşen buğday tanesinin tekrar filizlenip çıktığını gören girişimci atalarımızın bu işte bir rant olabilir diye düşünebileceği kanaati ağır basıyor bende. Biz bir işe girişirken önce kişisel menfaatimize bakarız, toplumsal bir hadise bizi pek ırgalamadığı gibi, ileriyi düşünerek hareket etme olayı da pek olmaz bizde. Sapiens atalarımın, nüfusumuz gittikçe artıyor (yani bunu nasıl tespit edebilmiştir bilemiyorum, sonuçta dağınık bir şekilde bir orda bir burda yaşadıklarından, sağlam bir nüfus sayımı yapabileceklerini pek düşünmüyorum)bu nüfusu doyurmak için neler yapabilirizin peşinden gittiklerini hiç ama hiç sanmıyorum. Dedim ya yere düşen buğday tanesinin tekrar çıkıp, başak verdiğini gören sapiens ecdadım, ne yorulacağım yahu orda burda börtü böcek çalı çırpı arayıp, kendimi helak edeceğime, yetiştireyim ben bu buğdayı rahat edeyim diye düşünmüştür. Genetik biliminin de böyle düşündüğüne eminim, merak etmeyin homo spiens atalarım, genleriniz bizde emanet.

Kitapta bu konularla ilgili her türlü bilimden bahsetmiş, psikoloji, sosyoloji, antroploji, paleontoloji, zooarkeoloji, biyoloji gibi. Diğer bilim dalları tamam da antropoloji bizde zor gibi. Bir kültür grubundaki insan topluluğunu incelemek için, yıllarca onlardan biri gibi yaşaman gerekiyor. Zor iş, bizler asla benliğinden taviz vermeyen bir milletiz yani bilim için de olsa onlar gibi yaşamaya çalışmak, onları anlamaya çalışmak DNA’mızda yok, Almanya’ya gitmiş, yıllarca yaşamış ama Alman dilinden tek kelime öğrenmediği için gurur duyacak potansiyele sahip gen yapımız var. Hem evli olsan, yıllarca eşini ne yapacaksın, çocukların okulu ne olacak. Hanıma desen birlikte gidelim, kadın haklı olarak itiraz edecek, ben o kavmin içinde yaşamam diyecek. Antropologumuz kadınsa zaten işi hepten imkansız, evimizin beyi ‘Kadın başına olacak iş mi, illa çalışacaksan Kültür Bakanlığında bir müze ayarlayalım sana, sekiz beş çalışırsın mis gibi, elin kabilesinin arasında ne işimiz var’ diyecek.Ancak şöyle olabilir, karı koca antroplog olacaksın.Bu bilim insanlarının önünü açmak istiyorsak antropologların sadece antropologlarla evlenmelerini sağlayacak olan yasal düzenlemeler yapılabilir.Yine de zor be, davranışlarını anlamaya çalışmak.Biz bir kere hizaya sokmaya çalışırız kesin, ayrıca bu işin getirisi ne olur, elde edeceğin bulguları kullanabileceğin bir mecra olacak mı?

Mesela Türkiyede yaşayan etnik gruplardan Pomak ya da ne Malakan kültürlerini inceledin, dillerini, dinlerini, inanışlarını öğrendin, ne olacak? Rivayete göre Malakanlar Rusyada yaşayan Ortodoks Kilisesine bağlı bir grupken , Rusların haftada iki gün süt içilebileceği inancının aksini savunup her gün süt içilebileceğini söyledikleri için, bir bardak sütte fırtınalar kopartıp 1800’lü yılların sonunda kiliseden ayrılmışlar ve Türkiyede yaşayanları Kars ve İstanbulda bulunuyormuş.(Milletteki derde bak arkadaş, haftada kaç gün süt içeceğin konusunda anlaşamamak)Şimdi Malakan kardeşlerime bir kilise açayım mı diyeceksin ya da Pomaklar dillerini öğrensinler mi diyeceksin? (yani burda Malakanların kiliseden ayrıldıktan sonra da Hristiyan inancında olduğu varsayımından yola çıkarak böyle söylüyorum, hala varlarsa tabi)Tabi ki demeyeceksin, birlik, bütünlüğümüzü bozmanın bir alemi yok. Neyse dağıttım konuyu, yani elde edeceğin veriler bilimsel makale olup, üniversite arşivlerine istiflenmesinin ötesinde bir anlam ifade etmeyecekse gerek yok.

Bizim rakamlarla ilgili bilim dallarına yönelmemiz gerekiyor. Yönetimler, içinde bulunduğu toplulukların karar mekanizmasına etki etmek istiyorsa, mutlaka rakamların dilini konuşmak zorundadır deniliyor ki çok doğru. Yönetimlerin artık fakirlik, mutluluk gibi kavramları bile rakamlara çevirmesi gerekiyor. Vatandaş istediği kadar bu maaş bana yetmiyor desin, şak rakamlarla çıkacaksın ortaya tefe, tüfe, tüketici bileşik endeksi milli hasıla falan vereceksin cevabı, bu asgari ücretle bal gibi geçinilir, rakamlar ortada arkadaşım diyeceksin. Çok mutsuzum falan diyecek olursa, hayır efendim biz bilimsel araştırmalar yaptırdık, 15 promil mutlusun diyeceksin, vatandaşın sesini keseceksin. Yoksa biz sıradan kullar olur olmaz, şuursuzca duygular hissedebilir, olur olmadık şeyler düşünebiliriz. Ben kendimden biliyorum yani. Bu sebeple her bilim dalı bizim kültürümüze uygun değil yani.

Kültürümüze uygun olmayan bilim dallarının yanında gereksizler de var aslında, şimdi gerçekçi olalım, arkeolojidir, pelontolojidir efendime söyleyeyim zooarkeolojidir bunlar bizim gelişmemizin önündeki engellerdir aslında. Kendi hallerinde takılsalar neyse ama buldular mı bir arkeolojik bulgu haydaa bütün kepçe ve dozerlere iş bıraktırıyorlar.E biz oraya inşaat yapacaktık hem de betonarme, olmaaz ‘Tarihi, Bizansa dayanan bir hamam burası, ortaya çıkarıp, korumaya almalıyız’ deyiveriyorlar rahatlıkla.Arkadaşım hamamınızı da tasınız da tarağınızı da alın gidin yahu, gidin evde oynayın tamam sikkeleri müzeye de istemiyoz, kepçeyi bir aylığına kiraladım ben…..


Pencüse, Severler Güzeli Homo Sapiensise’ için 6 yanıt

  1. Konudan konuya geçişleri yazar güzel yapmış ama okur sendeliyor;). En iyisi mi tarihi sevme öğrenme konusunda kolaycilik tavsiyesi yaparak Atlas Tarih dergisini öneririm okurlara. Antropoloji konusu paralel evren kadar karışık ki esasında akademisyenlerin bürosit koltuklarından homo popienlerini kaldirarak sahaya inmeleri en birincil gereklilik bence. Estetik bilinci olmayan, Cami altlarini depo tüpcü yapan, tarihde Camiden baska bize ait harika birakamyan (kiz kulesi Galata kulesi vs hep yabancilarin) bir toplum olarak arkeoloji olsun vs olsun bilemiyorum nasıl hakettiği yerde olacak. Ayrıca dilimizin dejenere olmasi konusunu da buna ekliyorum. Malakanlar konusu ise bir dergide okumustum İsviçreli köylüler olarak bahsediliyordu rusyaya ordanda karsa gelen. Peynir bal vs üretimi onlarin karsa hediyesi 40 yıllık rus yönetimde diye duymustum. (imza Jön Erkan)

    Beğen

  2. Yazarın, (daha doğrusu yazmaya çalışanın, en doğrusu yazamayanın), yazılarına baktığınızda belli bir tutarlılık, yazılar arasında belli bir uyum, istikrar, ahenk görmeniz mümkün değildir:) bu sebeple daldan dala atlamaya alışmalısın ey okur kitlesi (burdaki okur kitlesinin, kütleye dönüşmüş hali sen-erkan- oluyorsun)
    yukarıdaki yazıda da yazarın arkeolojiye veyahut paleontolojiye veyahut başka herhangi bir bilim dalına bakışı ‘azizim değerini bilmiyoruz, anlamıyoruz, hissetmiyoruz’ şeklinde olmayıp, arkeolojiye gereken önemi vermeliyiz gibi bir mesajı da bulunmamaktadır. ayrıca malakanlar burda bir simge olup yazarın bu konudaki akademik bilgi seviyesi vikipedi düzeyindedir, fekat siz ey bilinçli okur siz daha fazlasını biliyorsunuz 🙂

    Beğen

  3. konunun sağı solu belli olmadığından yorum yaparken okuma şansım da olmadığından evet arkeploji diyip anterpolojiyi kaçırabiliyor ve akabinde okurken eywah sacçlamışım yazarekn dediğim oluyor. ama sahiden yükselenei ikizler olan ben bile bu kadar daldan dala atlamıyorum ama hakkını verim iyi kotarıyosun. dediğim gibi yorum yazarken tekrar okuma şansım olmuyo YORAN KADIN ondan yazıta hakettiği yorumu yapamaıyor olabilirsem özür

    Beğen

  4. yorumunu okudukça utanıyorum kızarıyorum sil ilk yorumumu lütfen Malakan gibi kaldım. SAHİ YAZAR NE DEMEK İSTİYOR BU ESERİNDE;)

    Beğen

  5. Allah utandırmasın 🙂 literatüre malakan gibi kalmak tabirini ekledin 🙂 yazar bunu pek sevdi… yok bea silinecek bişey yok ki…yazarın yazıda hiçbir ana teması olmayıp, burdan çıkaracığımız ders ………. gibi hadsizlikleri yoktur…farkında olmadan bir mesaja aracılık ettiysem de bunun benim olmadığım ortamlarda konuşulmasını yeğlerim…ne ileyim öyle işte, benim mecram, sesli düşündüğüm ortamım burası..

    Beğen

Yorum bırakın