Çay ve Çığlık Eşliğinde Yüce Amaçlarımız

Celal ÜSTER’in ‘Söz de bir eylemdir’ yazısını okuyunca yazayım dedim, ne yazayım ki dedim sonra, eylem sayılabilecek sözlerim yok ki benim. Küçücük kısacık cümlelerim var, , davul zurnayla gönderilen evlatlar tabutlarla dönmesin gibi, kimseler ama kimseler ölmesin gibi, çocuklar tank, silah sesleriyle uyanmasınlar gibi, şeker yemelerini geçtim rahat rahat ekmek almaya gitsinler gibi, cenazelerini alabilsinler gibi ( yazınca da söyleyince de ne tuhaf değil mi? Cenazelerini alabilmek, gömebilmek).

Neyse bu kısacık, basit cümlelerimi uzatabilirim hem de o kadar çok uzatabilirim ki derken karşıma gür bir tonlamayla hamaset dolu büyük laflar ???? çıkıyor. Barış bile diyemiyorum, barış diyenlerin derdi barış değil diyenlerin arasında. Bugün günlük rutine ayak uydurmakta zorlandığım bir gün (öyle de olması lazım zaten ama bakıyorum hayat normal seyrinde akıyor, ben de dahil, normal akan rutine kapılıp gidiyoruz, kapılmayınca böyle oluyor işte, boğazımdaki düğüm geçmiyor, şizofrenik bir hal alıyorum, iki dünya, iki hayat var sanki ve bu iki dünya arasında geçişler zor oluyor ruhumda).

Aynı şeylere bakıyor olamayız herhalde diyorum, aynı resimde, aynı görüntüde bu kadar farklı şeyler nasıl görebiliyoruz diyorum, bir sürü şey diyorum işte, ne yapabilirimin de cevabını bulamıyorum. Ne yapabilirimin cevapsız kalması, iyice yalnızlaştırıyor ruhumu, avazım çıktığı kadar bağırmak ya da bir köşede sessizce beyin ölümümü beklemek gibi (bir şey yapamamanın karşılığı, beyin ölümü olmalı,daha doğrusu vicdan ölümü gibi birşey ) iki uçta gezinip duruyorum bugün, sonra çay söylüyorum çay içiyorum, mutlu doğum günleri kutluyorum, sesler ekolu geliyor sanki….

Sonra aklıma kara gözlü, sert bakışlı çocuklar geliyor ve bir yerlerde duyduğum ve sonrasında üzerinde düşündüğüm  ‘en kötü anne, sadece kendi çocuğuna annelik yapandır’ lafı aklıma geliyor, kötü anne miyim diyorum. Sonra kol kırılır yen içinde kalır lafi geliyor aklıma, yen içinde kalmasın, kırılan kolu görelim, herkes görsün diyorum, kırılan kolu söyleyene kızıyorlar hep, kolu kırana kimse bir şey demiyor diyorum içimden, hep içimden… İnsanların feda edildiği yüce amaçlarımızı beynime işlerlerken, çığlık sesleri geliyor kulağıma acı sesleri, feryatlar, duymamazlık edemiyorum ve sesler birbirine karışıyor, sonra yine çay içiyorum…


Çay ve Çığlık Eşliğinde Yüce Amaçlarımız” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s