Benimkisi Bir Apandisit Hikayesi…

Bu hafta sonu benim apandis(evet apandis, organın adı apandis olup, tıkanıp iltihaplanması durumuna ise apandisit deniliyor,alın size tıbbi bilgi, hizmette sınır yok bizim müessesede), yaşadığı gerilime dayanamayıp patladı, sanırım yeter artık yaşadığım bu iğrenç hayat, bu pisliğin içinde ben yokum dedi ve boom!!!

Arkadaşım (apandis sana sesleniyorum) tıp bilimi yıllardır senin ne işe yaradığını bulamamış, hakkında bilinen en net bilgi sensiz de yaşanabileceği yani, bu neyin hırsı anlamıyorum, işe yaramaz olduğun için gurur yapıp bari gidişim muhteşem olsun, adım duyulsun, literatüre  patlayarak geçeyim mi diyorsun, sansasyon peşinde misin, gidiyorum ama peşimden seni de götüreceğim apandis kim miş neymiş görsünler mi istiyorsun hey allam ya….

Geçen cuma günü mis gibi bir film seyrediyorum ‘Thelma ve Loise’ .1991 yapımı şahane bir yol filmi, ayriyeten tavsiye edilir yani. Bu esnada  apandis denen sinsi şeytan hafiften niyetini belli ediyor film seyrederken ama ben filme konsantreyim ve idare etmeye çalışıyorum. Neyse film bitti (ama ne güzel filmdi arkadaş, insanın içinden, kadın arkadaşlarıyla seyahate çıkıp, büyük kanyona gidesi geliyor) ben biraz daha kötüleştim, sancılarım artıyor, gece yaklaşık bire kadar idare edebildim, yani idare etmekten kastım da,sıcak su torbası ve gözyaşlarım eşliğinde kıvranarak kasılmaktan ibaret.Neyse sonra ‘bey beeyy kalk ben iyi değilim ühüüüü’ diyerek bizimkini kaldırdım.Bir süre de O ve gözyaşlarım eşliğinde kıvranarak kasıldım.Sonra dedim ki kendi kendime bu böyle olmayacak yolunda gitmeyen bir şeyler var, gidelim acil servisimize, acil servis bizim acil servis ve böyle günler için var değil mi? Bu durumda gitmeyeceğim de ne zaman gideceğim.

Kalktık gittik acil servise, bu arada bende yıllardır süren kronik bir gaz belası var ve ağrıyı o sebepten düşünüyorum ki haksız da değilmişim zati, röntgeni gören doktorun gözleri büyüyor ‘bacım bu ne , nasıl bir bünye seninki, gaz bütün karın bölgeni işgal etmiş, organlık talep ediyor ’diyor.Doktorcuğum gaz midede mi bağırsakta mı diyorum sanki bütün sorunumuz buymuş gibi ama ileri görüşlüyüm ya bu bilgiyi daha sonraki uzman doktor kontrollerinde kullanacağım.Cevabı net ‘aşırı, aşırı, aşırı’.

Acilde bir süre kalıyorum ve gazı tahliye etmek için mücadele başlıyor(ahanda osuruğa kibar bir isim buldum, hediyem olsun benden) lavman uygulaması falan işte (bilmeyenler için lavmanı açıklamayacağım, bilmeyenler de mi var demeyin, kendi arkadaş çevremden biliyorum yani bilmiyorlar).Uygulamadan sonra doktorla uzaktan  göz göze gelince eliyle okey işareti yapıyor, ben de üzgün bir şekilde olumsuz işareti yapıyorum hey allam. İkinci uygulama yapılıyor doktor umutla yüzüme bakıp okey mi işareti yapıyor (doğru mu anlatıyorum bilmiyorum da işte dört parmağın kapanıp, baş parmağın havada olmasından bahsediyorum) ben de şöyle böyle işareti yapıyorum yani iki tıs bir fıs iş görür mü doktorcum, çıkmıyor işte nahlet gele nedem…

Bu arada kan tahlili sonuçları çıkıyor ve lökositlerim 21000 çıkınca doktorda bir soru işareti oluşuyor ve sende enfeksiyon var başka bir rahatsızlığın olmalı diyor ama apandisitten şüphelenmiyor(evet artık apandis arkadaşın adı  apandisit, böyle daha havalı olduğunu düşünüyor herhalde hain ).Doktorcum röntgende gördüğün o kocaman gaz baloncukları senin devreleri yaktı biliyorum, kimin olsa yakardı yani insanın gözüne giriyor en çok yeri o kaplıyor röntgen de ama gene de aklına gelebilirdi aslında. Neyse sağol, çok uğraştın benle  gecenin bir yarısı, belki biraz daha düşünsen bulacaktın ama o sürede olmadı kimbilir.

1000’lik bir antibiyotik yazıyor ve hemen başlamalısınız diyor. Pazartesi günü de acil gastroloji bölümüne gideceksiniz, sabah erkenden gelin sıranızı alın diyor ve ekliyor acil, acil acil, üçlemeyi seviyor bu doktor ya da röntgen görüntülerinden yanan devreler böyle tepki veriyor bilemiyorum.

Rezil bir hafta sonu geçiriyorum, cumartesi sancı belası tam gaz devam ediyor ama pazara hafifliyor, sanırım doktorun verdiği 1000’lik antibiyotik ağrıyı baskıladığından rahatlık hissediyorum. Rahatlık dediysem de standart, sabit bir ağrı var ama tahammül sınırında.Ağrım hafifleyince acilde doktorun kafasına takılan lökosit değerim geliyor.Hmm nasıl olur, 21000 ya 21000, olmamalı, öyle olsa şu değer de yüksek olur, yok yok değildir, sözleri aklıma geliyor ve zaten tahmin ettiğim şeyi googleye soruyorum ve evet hafızamdaki bilgi beni yanıltmıyor ve lösemi tanısına işaret ediyor.Normal şartlarda böyle kötü şeyleri aklıma getiren bir insan değilimdir ve google okuyup kendine hastalık yaratan arkadaşlarıma  da kızarım ama bendeki parçaları birleştiriyorum hiç te uzak gelmiyor bu durum.Çünkü vücudumda normal gitmeyen bir şeyler var ve ben bunu hissediyorum, doktorun söyledikleriyle de birleştirince olası görünüyor.

Sancıdan ve düşünmekten uyuyamadığım üç gecenin ardından pazartesi devletimin  hastanesine gidiyorum.Sıramatik denen bir cihaz koymuşlar mesai başlamadığından ve bizim beyle bekliyoruz sıramatikten sıra almak için.Sıramatiğin başında bir görevli de koymuşlar  zira kuyruktaki yaş ortalaması 55.Sıra bize gelince sıramatiğin kağıdı bitiyor hay Allah, bir süre kağıt bekleniyor, artık kağıt nerden gelecekse,sanırım kağıttan sorumlu görevliye ulaşmaya çalışıyorlar, sonra kağıt geliyor, bu kez kağıt takmaktan sorumlu personele ulaşılıyor, neredeyse kayyım-kayyum atayacaklar sıramatiğe, hay Allah işler biraz acayip başlıyor gibi ama hadi hayırlısı.

Neyse sıra mıra derken gastroloji uzmanı olan süpersonik doktorumla karşılaşıyorum nihayet. Süreci anlatmadan önce dayanamayıp doktor bu 21000 ney Allah aşkına, benim daha ölmemem lazım derken buluyorum kendimi.Google mı okudun diyor haklı olarak ama elimde değil kaygılarımı döküveriyorum ortaya.Sağolsun hem doktor olarak hem insan olarak iyi insan olan doktorcum muayene ediyor beni ve sanırım anında apandisitten şüphelenerek birkaç yerle telefon görüşmesi yapıyor ve  beni acil ultrasona gönderiyor.Kan, röntgen falan da istiyor, diğerleri çıkmasa da herhangi biri çıkınca gel diyor, bakarım sonuçlara.Kapıdan çıkarken de sakın bir şey yiyip içme, su dahil diyor.

Sanırım fiziki muayene ve kan sonuçlarımdan durumu büyük oranda tahmin ediyor ve ameliyat ihtimaline karşı birşey yiyip  içme diyor, sonradan anlıyorum bunu.Tetkikler 12’ye çeyrek kala bitiyor ve süpersonik doktorumun tomografiye çıktığını öğreniyorum sekreterden ve ikide gelecek doktor  diyor.Ben de dönüyorum işyerine, öğlen pazar yapıyoruz Selçukla (Selçuk= bizim bey) , işte brokoli, domates, yeni çıkmış ıspanak falan derken saat 1 işyerindeyim ve cep telefonum çalıyor, arayan  doktorun sekreteri, doktorcum acil gelmemi istemiş, çıkıyorum hemen işyerinden, kafam karmakarışık ahanda bir şey buldu diyorum.

Nerdesin sen diyor, hafiften fırçalıyor doktorcum, fırçalasın hakkı var, ben sana beni gör demedim mi diyor, e yoktunuz, saat 12 oldu ıh mıh falan diyorum neye şaşıracağımı bilemeden. Seni cerraha sevk ediyorum, büyük ihtimalle ameliyat olacaksın diyor, yine birkaç telefon görüşmesi yapıyor  ve yolluyor beni girişteki bankonun önüne.

Bankoda yanımda biri daha var ve bana hasta siz misiniz diyor. Bütün hastane benim hasta olduğumu mu duymuş ne. Meğer o gün göreve başlayan cerrahmış yanımdaki ve bana odamı göstersinler hemen bakacağım size diyor.(Tanrım, umarım cerrahlıktaki ilk hastası ben değilimdir)Doktora oda göstermek için yanında iki doktor daha var ve ben onları takip ediyorum  bu arada benim beyin bünyeyi terk ediyor, sadece bana verilen komutları yerine getirerek otomatiğe bağlıyorum. Doktora odasını gösteriyorlar ve siftah benden bereket Allahtan diyerek giriyorum içeri, dedim ya beyin terk.Sizi ameliyat edeceğiz diyor, apandistiniz patlamış, ama, yani, nasıl, ne zaman, neden patlamış, derdi neymiş,  ne zaman dolmuş taşmış ta patlamış derken kısa süre içinde  ameliyat öncesi röntgen, ekg, kan vs işlemlerini hallediyorum ve ameliyat elbisesini giyiyorum.

Gastroenteroloji doktorunun yanından çıkarken Selçuğu aramıştım, ben galiba ameliyat olacağım diye ama günü saati belli olmadığından cerrah görsün ararım seni demiştim. Tekrar aradığımda yatış işlemlerim tamam servisteyim ben dedim. O da ne olduğunu anlayamadı tabi, hastaneye geldiğinde ameliyat önlüğümü giymiş neredeyse gidiyordum. Herşey çok çabuk ilerliyordu, normalde devlette işler bu kadar hızlı ilerlemez biliyorsunuz ama o gün hep iyilerle karşılaşmıştım sanırım.

Neyse fazla uzatmayayım ameliyattan çıkmıştım ve artık her şey yolundaydı.Yeni doktorum da güler yüzlü ve iletişime açıktı sağolsun.E ben de bulunduğumuz şehirdeki ilk hastasıydım Onun, ilkler önemli olmalı.

Taburcu olacağım gün aklımdayken not aldığım sorularım vardı onları sordum bir bir. Sorularımın arasında kaç gün rapor yazacağı vardı, 21 gün veriyorum ben, sizin kafanızda başka bir şey varsa söyleyin diyor.Yiğido ne diyim Allah derim diyorum, süper rakam 21 o lal laa, 21 gün rapora böbreğini verecek arkadaşlarım var benim diyorum. Bana 21 günlük rapor hediye gibi oldu bu süreçten sonra.Öyle çok ağır bir işim yok ve iş arkadaşlarım falan çok iyiler, iletişimimiz iyi de ben işimi sevmiyorum işte öyle bir durum var bende.

Hem yapacak o kadar çok şey bulurum ki o 21 gün bile yetmez bana.Şu an evdeyim ve şunun şurasında 19 gün kaldı yaw işe başlamaya.Yazı yazarım, kitap okurum, felsefe çalışırım,mesai dolayısıyla görüşemediğim arkadaşlarımla görüşürüm, sahilde simit çay yaparım, iki film seyrederim.Zaten çocuklarla zaman o kadar hızlı akıyor ki bir kısmını yapsam kardır bana.

Bu arada hastanede bizim beyin başına geleni yazmadım durun onu da atlamayayım. Saat 12 civarıydı sanırım, tuvalete götürmüştü beni, kapıda bekliyor neyse işim bitti ellerimi yıkıyorum, burası çok kötü kokuyor midem bulandı dedi, çok hassastır bizim bey(benim bey tabi de niyeyse aile kurumunu çoğul düşündüğümden olsa gerek  kendisinden bahsederken bizim bey diyesim geliyor).Arkamı döndüm çıkıyoruz O arkadan serumun direğini tutacak, kapıyı çıkacağız derken pat küt sesler duyuluyor, arkamı bir dönüyorum  bizimki yerde ve düşerken serumun direğini dolayısıyla beni de götürmeye niyetli ama   hızlı bir manevrayla direği kurtarıyorum elinden ve hemşiranııımm diye bağırıyorum.

 

Midesi bulanmasıyla bayılması bir oluyor yani.Allah korudu başını lavaboya falan çarpabilirdi şükür bir şey olmadı ama hemşire tansiyonunuz çok düşük acile göndereyim sizi, ben idare edemem dedi.Yüzü sapsarı olmuş, sağlı sollu salvolarla yürüyor ama bir şeyim yok benim diyerek itiraz ediyor hemşireye ama baktı çaresi yok hastabakıcıya teslim etti kendini ve sandalyeyle indi aşağı acile.10-15 dakika sonra yine sandalyede elinde serum şişesiyle belirdi odanın kapısında.Böyle de bir enstantane oldu yani.Aşkolsun dedim refakatçilik yapmak istemiyor muydun yoksa?

 

Fiziki ve duygusal yoğunluklu  geçen dört beş günün ardından şimdi evimdeyim ve iyileşir iyileşmez ilk işim  şu gaz ve kabızlık belasıyla tekrar ilgilenmek olacak, apandisimin bana yaptığı sürpriz  hafta sonu yaptığım dört büyük lavmandan sonra bir tık  bir fıs olmaması gerçeğini değiştirmiyor. O konulara hiç girmeyeyim derdim büyük yani hep içime hep içime atıyorum hala hadi hayırlısı. Yaram da  yavaş yavaş kapanacak, benim yaram da bir şey mi ne yaralar açılıyor bedenlerde ve ruhlarda…Bunları yazarken ufaklık geldi okuldan ve blogla ilgili bir şeyler mi yazıyorsun anne diyor.Ben de ameliyatımı yazıyorum oğlum diyorum O da bana ‘beni de yazsana anne , hastaneye geldiğimizi, senin ne kadar mutlu olduğunu yazsana’ diyor.Tamam oğlum diyorum ve bu satırları ekliyorum sevecen yüzüne bakarak.

Daha önce defalarca düşündüğüm ölüm, hafta sonu ilk kez gerçeklik duygusuyla karşıma çıkarken, yok yok bu öyle bir yazı değil öyle olmayacak şöyle bir yazı olacak:

Bu günlerdeki  sloganım, Ali Lidar’ın bir yazısında yazdığı gibi işemek mutluluktur değil, osurmak mutluluktur.

 


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s