Öğle arası pazara gideyim dedim. Hava mevsim normallerinin üstünde şu sıralarda fakat ben normallerin altında hissediyorum, çünkü hastayım. Mevsimsel gribal şeylerden bir çeşit işte. Bir de ben hasta olduğumda bütün vücudum dayak yemiş gibi ağrır ve güçten çok düşerim. Neyse giydim şişme montu, kapattım kafamı, boynuma da atkı sardım çıktım pazar yoluna. Bir ara vitrin camlarına yansıyan suretime baktım, kalçalarımda biten şişme montun altından sarkan uzun siyah hırka, kafa göz sarılı biraz komik geldim kendime.
Sokaktaki insanlara bir göz atayım dedim, güneşli havayı gören açılmış saçılmış yani, bir kere kafayı sarmadan dolaşmayacaksın bu havada, hava aldatıcı, aksırıp tıksırınca görürsünüz. Babaanne modeline mi döndüm ne, yok canım, ben hastayım ya, koruma içgüdüsüyle yaklaşıyorum sadece.Ey halkım, hastalanma, iyi bir şey değil,valla geçenlerde olduğum apandisit ameliyatında bile kendimi böyle güçsüz ve savunmasız hissetmemiştim.
Neyse mevzu benim hastalığım değil, aslına bakarsanız mevzu yok, sadece bugün kendime çok güldüm ve yazasım geldi işte. Zaman zaman güldürüyorum kendimi, bazen de düşündürüyorum, güldürürken düşündürüyorum gibi oldu ha ha, hani öyle denir ya hep, güldürürken düşündürüyor diye. Ben de öyleyim ama kendimi yani…
Pazar girişinde Macide’yi gördüm.(Macide canım, bizim Macide işte, seksolog psikolog arkadaşım, ay ne havalı, sanırım herkes bir seksolog arkadaşı olsun ister değil mi? Benim var he hee)Kendi tabiriyle, yaptığı facebook detoksundan sonra, sosyal medyaya tekrar giriş yaptı bizim Macide, e ortama hoş geldin dedim tabi. Ben de malum darbemsi den sonra kapatıp yaklaşık bir ay kadar önce bloğum için tekrar sayfa açmıştım. Sohbetimizin üçüncü cümlesinde ‘Hacı hoş geldin sefa geldin tamam da sayfama beğeni isteği yollamıştım, beğenmemişsin’ derken buldum kendimi.Dedim seni facede görür görmez yolladım daveti, saat başı kontrol ediyorum kabul etmemişsin, yok bakıyorum faalsin de, müdür yapma böyle.Hey allam ne yapıyorum ben, dönüş yolu boyunca kendime güldüm inanın.Hani Kadir İnanır’ın bir filmi var, karşıdaki kadın sevmiyorum seni diyor, bizimki şlak bir tokatla seviyorsun diyor ve bu replik birkaç kez devam ediyor.Kendimi beğeneceksin diye bağıran Kadir İnanır gibi hissediyorum.
Bir gün edebiyat nobelini kaldırıken, anlatacağım bunları bir bir,yazdıklarımı arkadaşlarıma zorla okuturdum diyeceğim, haberiniz olsun.Ama şimdilik beğeneceksiiin, okuyacaksıııınn şlak…..
Ya öyle işte kendi kendime gülerken tam manavın önünde limonu unuttuğum aklıma geldi, girdim manava. Dedim pazarda limon almayı unutmuşum da, hayda kızım ona ne, manavla iletişim düzeyiniz ‘5 limon alabilir miyim’ ‘buyrun hanfendi 2,5 lira’dan ibaret olması gerekiyor, limonu neden aldığının manav için bir önemi yok anlıyor musun?
Gerçi buna şaşırmıyorum, zamanında yeşillik alıyorken kısır yapacağın açıklamasını yapmış kadınsın sen, tavuk dürüm siparişi verdiğin ustaya, yan tarafta hadise’de vitrin bakıyoruz demişliğin var senin. O sırada yanında olan arkadaşın ‘vitrin bakacağımızı söylemek zorunda değildin, ama sempatiksin gene de demişti sana hatırlıyor musun. Tamam hatırlıyorum da bazen elimde olmadan gereksiz detaya girebiliyorum işte farkında olmadan, napayım dostlar beni böyle hatırlasın.
Bu şekilde dönüş yolunu tebessüm ederek geçirirken Ada’ya rastlıyorum (Ada, bizim bi arkaaş işte, yakışıklı bir arkadaş)Ne haber faslından sonra ben hastayım yaa diyorum, aa neyin var diyor, korkulacak bir şey yok, soğuk algınlığından mütevellit derin acılar içindeyim diyorum. Ama ben hastayım, herkesin de bunu fark etmesi lazım, illa yüzünüze yüzünüze hapşırıp, burnumu foşurdatmam gerekmiyor ki biraz dikkat lütfen. Akılma Macideye de hastayım dediğim geliyor, boğazım çok ağrıyorı hastayım demiştim O’na da.
Galiba ilaçların yanında biraz da şevkate ihtiyacım var, virüs istilasını atlatabilmem için. Virüs istilası bütün evi sardı bu arada.Hayır bari iştahtan kesilsem değil mi, yoook iştah bildiğin tavan maşallah.Birkaç gün yemesem sıvı gıda, çorba, meyveyle falan idare etsem, yok arkadaş olmuyor, bünyemi seveyim.Dün iş çıkışı, evde, çok acıktım diyerek çocuklardan önce yemeğe sarıldım, yaklaşık 25-30 dakika sonra Teo: anne geldiğinden beri yiyorsun farkındasın değil mi deyip ayıktırdı beni sağolsun.Bizim Teo asla tabağındakini paylaşmayı sevmez, nettir bu konuda, bense bayılırım başkasının tabağına, restoranlarda ne sipariş verirsem vereyim arkadaşların tabağında gözüm kalır niyeyse.Herkesin aynı şeyi yediği yemekler en iyisi, kimsenin aklı başkasının tabağında kalmaz.Konu yemekse, yeme biçimleriyse uzatırım ben bunu.
Neyse her şeyin başı sağlık diyerek klişeyle bitireyim , uzatmayayım değil mi?