Geçtiğimiz yaz bizim ufaklıkla çocuk parkında çimlerde oturuyoruz, bizimki bisikletini park etmiş koşturuyor, arada simit veriyorum eline. Bir zabıta geldi yanımıza ‘hanımefendi burada oturmak yasak’ dedi, nasıl yani, çimlerde bağdaş kurmuş oturmuşum, ufaklık koşturuyor, genç bir çift bardakta mısırlarını almış ilerde oturuyor, niye yasak ki acaba, ‘niye’ dedim. Yasak yani dedi, çimler zarar görüyormuş, o yüzdenmiş, ziraat mühendisiyim ben, çimler böyle zarar görmez ki dedim, talimat varmış, kuralmış, ben oturursam herkes otururmuş falan. Peki dedim kuralı hatırlattınız teşekkür ederim, bu kadar.
Gitti zabıta, on yıldır aynı şehirdeyim, hiç duymadım böyle bir şey, adam da birşey demedi gitti hemen diye içimden geçirirken, bir baktım iki arkadaşını almış geliyor uzaktan. Bana gelmeden önce, bardakta mısır yiyen gençleri kaldırdılar, şaşırmıştım zaten zabıtanın çabuk gitmesine.
Birken üç olan zabıtalar, tekrar söylediler yasak olduğunu, niye dedim, yasak işte dediler. Bu arada olayı kafanızda canlandırın, yerde oturan bir kadın ve çocuğu, tepesinde üç tane zabıta. Hanımefendi zorluk çıkarmayın dediler. Zorluk çıkardığımı hiç hissetmedim valla ama kalkmaya da niyetim yoktu. Bizim oğlan anne oturmak yasakmış hadi yatalım dedi, yattı çimenlere, bizde çare tükenmez biliyorsunuz. Ben yatmadım tabi, oğlum Allahtan ısrarcı olmadı bana.
Zaten oğluma da durumu anlatmakta zorlandım, çimlerde olmamızın neden yasak olduğunu anlayamadı çocuk haklı olarak, saçma buldu.Çocuk aklı işte, halbuki park ve bahçeler müdürü olsaydı, ne kadar anlamlı bir yasak olduğunu bilirdi!
Zabıtalara bakın dedim, zorluk çıkarmak değil niyetim ama saçma bir uygulama ve oğlum ne zaman anne gidelim derse o zaman kalkacağım buradan dedim. Bu arada gayet sakin konuşuyorum ama içten içe de bir heyecan var tabi, olayı da kavramaya çalışıyorum Hanımefendi bakın sizi görecekler ve başkaları da oturacaklar, lütfen diyorlar. Otursun canım dedim, herkes otursun ne var bunda derken şaşkınlıkla karışık garip duygular içinde tiyatral bir halde hissediyorum kendimi.
Oturduğum yerden kalkıp, heey arkadaşlar, parkta çocuğunu gezdirenler, sevgilisiyle hava almaya çıkanlar hadi herkes çimlere otursun diye bağırmak geçiyor içimden.İnsanlar görüp gelsin istiyorum ama yok, insanlar durumun farkında değil sanırım, sadece biraz ilerde bankta oturanlar net şahit oluyorlar duruma, cesaretim olsaydı da hadi gelseniz deseydim keşke, içimden geçti ama ancak bireysel direniş yapabildim.Örgütleme olayı zayıf kaldı.
Yeni mi geldiniz bu şehre dediler, beni daha önce buralarda hiç görmemişler. Yok dedim içimden, on yıl önce düştüm buralara, dışımdan da on yıldır aynı şehirdeyim, ben de sizi görmedim hiç dedim, böyle bir uygulamadan da haberim yok. Biz yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz dediler. Mücadelenizi ayakta alkışlamak isterdim ama kalkamıyorum üzgünüm direnişteyim diye geçirdim içimden.
Anlattılar işte, insanlar oturuyorlarmış, çöp atıyorlarmış, iyi de çöp atmak için çimlerde oturmama gerek yok ki yolla aramda iki metre ya var ya yok çöpü ordan da atabilirim yani. İnsanlar işi piknik yapmaya kadar götürüyorlarmış. On yıldır bu şehirdeyim, parkta piknik yapanı da görmedim. Acaba yediğimiz simit piknikten sayılıyor muydu? Zamanında karşıdaki çiğköfteciden dürüm yaptırıp, burada yenişliğimiz var, o da mı piknik acaba? Piknik neydi ki?
Bu fasıllar da geçildi, iş hanımefendi işimizi zorlaştırmayın, biz emir kuluyuza geldi. İyi dedim siz görevinizi yaptınız beni uyardınız, uyarınıza uymayınca neler oluyor, ne yapabilirsiniz, sizin için de bir tatbikat olur bu diyorum.
Adamlar şaşkın, bir ara biri bir yere telefon açtı geldi. Park ve bahçeler müdürünü arayalım, konuşur musunuz dediler. Ya niye konuşayım ki dedim olmazlandım önce, sonra tamam ya ara keratayı görüşeyim demek istedim ama peki dedim sadece gülerek. Bu arada bakın hanımefendi herkes görecek şimdi, lütfen diyorlar.
Aksi gibi telefonum da yanımda yoktu. Bakın diyecektim, siz benim arkadaşlarımı tanıyor musunuz, bir telefonumla elli tane kadın yığarım buraya, hem de çoluklu çocuklu diyesim var içimden ama hep içimden. Telefon da yok, bir başımayım üç zabıtayla.
Neyse aradılar park ve bahçeler müdürünü, verdiler elime telefonu, müzakere sürecine geçtik yani. Buyurun dedim, evet hanımefendi dedi, aslında ben aramadım ki seni, önce sen konuş demem gerekirdi ama demedim, dedim ki böyle böyle zabıta arkadaşlar bana refakat ediyorlar sağolsunlar, biz oğlumla güzel güzel oturuyoruz onlar da tepemizde. Park ve bahçeler müdürü de bir kadın bu arada.O da anlatmaya başladı, yasak dedi, niye dedim, aynı şeyler işte, önce çimler zarar görüyordan başladı, sevgili müdirem ben koyun değilim ki otlamıyorum burada demedim tabi, ziraat mühendisiyim dedim, bu çimler öyle zarar görmez dedim, ben de peyzaj mimarıyım dedi, sesi biraz gergin geliyordu, sanırım ziraat mühendisiyim demem O’nu biraz germişti.
Çimleri korumak için yapacakları son şeydi beni ve oğlumu ordan kaldırmak ama belediyemiz sağolsun hizmet olayı biraz zayıf olduğundan hizmet kabilinden böyle bir uygulama yapmışlardı herhalde.
Neyse devam etti müdirem, insanlar çevreyi kirletiyorlarmış, iş piknik yapmaya kadar varıyormuş, iyi de piknik yapan olursa onları uyarsanız falan diyecek oluyorum halbuki on yıldır hiç öyle bir şeye şahit olmadım, sonradan sorduğum hiç kimse de böyle bir piknik olayını duymamış. Ben senden piknik yapma ya da yerlere çöp atma özgürlüğü falan da istemiyorum, koyduğunuz yasakların, amacınıza hizmet etmediğini söylüyorum.
Sevgili müdirem en son, zaten sizin gibiler yüzünden bu memlekette iş yapılmıyor dedi, kapattı telefonu. Niyeyse çok hoşuma gitti bu söz, demek o iş yapmaya engel olan insanlar benim gibi insanlardı. Halbuki ben ve benim gibiler o parka hiçbir zaman çöp atmayacak, çocuklarına bunları aşılayacak insanlardı. İş oturmaya gelince, orası zaten çulunu çaputunu serip, mangalını yakabileceğim bir yer değil ki.
Sanıyorum bu muhabbet yarım saatle bir saat arası böyle devam etti.Müzakereler de sonuç vermemişti, zabıtalar çaresizdi.Çaresizliklerini okuyordum yüzlerinde .
Hiç tanıdık birileri de geçmiyordu, her sokağa çıkışta görebileceğiniz tanıdık yüzlerin hiçbiri yoktu ortalıkta.
Parkta koşturan çocuklar var, koştururken illa ki çimlere de basıyorlar, zabıtalar gidin evladım ilerde oynayın diyorlar. Arkadaş, oynasın çocuklar ne var bunda, bassınlar çimlere, zaten toprağa basabileceğimiz mekanlar o kadar azalıyor ki, onu da neden elimizden alıyorsunuz, üstelik çöp atabiliriz diye, piknik yapabiliriz diye.
Zabıtaların nezaretinde bir süre daha oturduktan sonra kalktık artık oğlumla. Bizim kızlara anlattım durumu, hemen dedik çimlere oturma eylemi yapalım, çoluk çombalak toplanalım bir gün, ama o gün hiç gelmedi. (Bir ara size bizim kızlardan da bahsetsem iyi olur aslına)
Dilekçe verdim o hafta, neden diye sordum belediyeye, valla tatmin edici bir yanıt alamadım, parktaki elektrik direklerini sökmeye kadar varıyormuş iş, öyle diyor cevapta , iyi de elektrik direğini sökmem için zaten çimlere oturmam gerekmiyor ki hey allahım.