Kuşlar Yasına Gider-Hasan Ali TOPTAŞ

****Okuyacak olan arkadaşıma en derin hürmetlerimle yazdığım not: Gene spoiler var, ona göre…

Sanırım geçen yıl internette bir yerlerde görmüştüm Hasan Ali Toptaş ismini ve Kuşlar Yasına Gider adlı romanını. Birkaç gün evvel kitap fuarını gezerken, Hasan Ali Toptaş kitaplarını gören arkadaşım, okudunuz mu hiç deyince aa ben bunu okumak istiyordum dedim ve hemen Kuşlar Yasına Gider’i aldım.
Aldıktan sonra Selçuk’a (bizim bey işte biliyorsunuz) hediye etmek istedim ama yatmadan önce şöyle bir göz gezdireyim derken, baktım 62. Sayfaya gelmişim, ben bunu yarın bitiririm sen sonra okursun dedim. Nitekim bitirdim.
Hikaye Ankara Denizli arasında geçiyor, bir baba oğul hikayesi, bir Anadolu hikayesi. O kadar gerçek geldi ki hikaye, sanki Ankara Denizli arasını ben gidiyormuşum gibi hissettim. Hayatın içinden ve çok sahici geldi Hasan Ali Toptaş’ın kalemi, okuyucuyu zorlamadan, zorlanmadan yazmış romanı. Ve insanoğlunun iyi tarafını yazmış, iyiyi yazmış (iyi derken, mutlak iyilik kavramının imkansızlığı dahilinde tabi) kötü karakter yok, entrika yok, kaos yok, ama hayat sürecinin kendi acımasızlığı var kitapta.
Aziz amcanın yatağa bağımlı hale giden sürecini adım adım yazmış, arada hiç kopukluk hissi oluşmuyor. Kasaba hayatım olmadı benim, şehirde büyüdüm ama yaz tatilleri hep kasaba ve köylerde geçerdi ve kasabadaki karakterlerle sanki bizim köydeki karakterlermiş gibi bağ kurdum. Sonra baba kavramı, yazarın (bu arada ana karakter de yazar) babasıyla ilgili hatırladığı burnunun ucunda gezen mazot kokusu diye tanımladığı baba kavramı var. Zamanla babanın oğula, oğulun babaya dönüşmesi var. Sanki çırılçıplak gerçeklik var anlatılan hikâyede, karakterlerde. Bunu nasıl yaptı, nasıl yazdı da böyle hissettirdi bana tanımlayamıyorum açıkçası.
Ben karakterlerin ve mekânsal tanımlamaların (evin girişindeki asma dalı gibi) gerçekliği içine girmişken, kurguya dair, kendimce hissettiğim açmazlar önemini yitirdi. Yanlış hatırlamıyorsam Aziz Amca 81 yaşındaydı ve eşi onunla o kadar ilgileniyordu ki, bir gün belinin ağrıdığını, ayaklarının şiştiğini görmedim. Valla zor iş, bir de eve gelenler hep yaşlı, en azından bir çay içiyorlar, her gün bu kadıncağız o kadar bardağı nasıl yıkar, nasıl servis yapar diye aklıma gelmedi değil. Bu tarz işler hep ona bakıyor çünkü. Aziz amca 81 yaşındaysa eşinin yaşı da az değildir yani değil mi? Tamam tatlısından tuzlusuna 8 çeşit yapmıyor ama teyzem yine de zor iş.
Sonra yazar sürekli Ankara Denizli arası mekik dokuyor, karısı bir günden bir güne hopurdanmadı, bizimle ilgilenmiyorsun demedi.5 yaşındaki kızı Ayperi, bab, seni özledim, sen hiç yoksun demedi. Ankara Denizli arası az mesafe değil, neredeyse 500 km ‘ye yakın, çoğu kez aynı gün içinde bu yolu gitti geldi yazar. Sağlam adam bile zor dayanır yani, yazar bir kere ile ıh demedi. Kardeşi Nihat’a “ula ben çok yoruluyorum, yük hep bende” demedi.
Bu arada yazar acaba kaç yaşındaydı, ben başlarda 40’lı yaşlarda olduğunu düşündüm ama kendi evin büyük çocuğu ve babası 81 yaşında, kendi çocuğu da 5 yaşında olunca kafam o anlamda karıştı. Bu anlamda yazarın yaşını gerçekliğe oturtmadan sadece oğul olarak düşündüm dolayısıyla.
Teknik olarak bu kitap eleştirilse, kurgusal anlamda nasıl bir sonuç olur bilmiyorum ama bu detaylara çok takılmadım açıkçası çünkü benim gözümün önünde, az kelime kullanılarak örülmüş bir baba oğul ilişkisi vardı. Oğluna “sana aldatılmak yakışırdı oğlum” diyen bir baba vardı, mazot kokusu vardı burnumda. Hayatın acımasızlığı, çıplaklığı vardı karşımda. Kitabın başında kaleminin mürekkebi boş olan yazarın, babasının ölmesiyle dolan mürekkebi vardı.
Kitaba ara verdiğim her solukta da Hasan Ali Toptaş’ı aradım Google’de. Röportajlarını okudum. Diğer okuyucu yorumlarına baktım, herkeste farklı bir his bırakmış haliyle. Kimi benim gibi çok beğenmiş, kimi basit bulmuş. Evet basit, basit ama basitlikte bile birçok detay yok mudur? Belki de içten içe kaos istiyor, kaostan besleniyor ve bunu da okumak istiyoruzdur kim bilir ama ben böyle bir ihtiyaç hissetmedim Kuşlar Yasına Gider’de.
Hasan Ali Toptaş devlet dairesinde memurmuş, hatta Sincan Vergi dairesinde sanırım haciz memuru, emekli olmuş tabi. Devlet memurluğu ve romanlar, ah dedim ah…
Velhasıl Hasan Ali Toptaş’la tanıştığıma çook memnun oldum, iyi ki yazmış. Ben iyi ki bu yazıyı yazmış mıyım bilemiyorum, sanki kopuk kopuk yazmışım ve hissettiklerimi tam ifade edememişim gibi geldi ama yazmak istedim işte…Yazdım, oldu diyemeyeceğim, yazdım sadece….

 


Kuşlar Yasına Gider-Hasan Ali TOPTAŞ’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s