Hafta sonu gezici film festivali vardı şehrimizde. Ücretsiz gösterimlerin olmasını, sinemanın ulaşılabilir olmasını çok kıymetli buluyorum. Toplam 9 film vardı ve ben altısını seyrettim. Bu filmlerden, Tayfun Pirselimoğlu’nun “Kerr” filmi hariç diğer filmlerle bir şekilde bağ kurdum ve sevdim. Kerr’i ise seyrederken sinir harbi oluştu, film bittiğinde “ne seyrettim şimdi ben” dedim. İlla ki bir derdi vardı filmin, yönetmen sonra açıkladı biraz ama ben dahil olamadım hikayenin hiçbir yerine. Seyirci olarak dışlanmış hissettim kendimi. Sanki yönetmen, “ öyle bir film çekeyim ki kimse anlamasın, devrelerini yakayım, sinyallerini bozayım, festival filmi ne demekmiş göstereyim şu eziklere” dermiş gibi geldi. Ulu tengrim müstahakkınızı versin Tayfun beyciiim ne diyeyim, benim sinema sanatından anladığım da bir yere kadar işte…
Bahsetmek istediğim film, yönetmenliğini Ferit Karahan’ın yaptığı “Okul Tıraşı” filmi. Yatılı Bölge Okulunda geçen bir hikaye Okul Tıraşı. Yatılı okul geçmişim olduğu için ayrı bir bağ da kurdum tabi filmle orası ayrı.
Film, yatılı bölge okulunda, hastalanan arkadaşının doktora gitmesi için uğraşan Yusuf’un üzerinde kurulmuş. Dramatize etmeden, ajitasyon dozunu abartmadan derdini anlatmış film.
Her şey sahiciydi. Otorite figürü öğretmenlerin, “hizaya sokma” temelli, şefkatten uzak yaklaşımları hiç yabancı değildi bana. Gerçi bu mevzu, yatılı okullara has bir durum değil. Eğitim, bizde hizaya sokma temelli yürüyor. Yatılı okulda en eksikliğini hissettiğim duygu şefkat duygusuydu. Şefkat duygusunu önemserim hayatımda. Fazladan ekmek alan öğrenciyi, arkadaşının hakkını çalmakla suçlayıp, “adalet” dersi vermeye kalkan öğretmenin şefkatten uzak yaklaşımı tüylerimi ürpertti açıkçası. Yatılı okulda doymazsın, iyi bilirim.
Cesur bir filmdi Okul Tıraşı. Bizde eğitim kutsaldır, öğretmenlik kutsaldır ve kutsallarımıza dil uzatamazsınız. Size çıkıp, öğretmenlik mesleğinin onurunu kırmışsınız, olmaz olsun böyle film denilme ihtimali yüksek çünkü. Biz hassas milletiz, bir dizide, bir filmde, bir klipte kötü karakterli bir tellak varsa, tellak ve natırlar hemen isyan eder. Tellak ve natırları kötü göstermiş diye. Kötü bir tellak kötü bir natır olamaz çünkü.
Bu anlamda cesur olduğunu düşünüyorum. Kutsamaya bayılırız biz. Öğretmenlik de bu kutsamadan nasibini bolca alan bir meslek. Kutsal sevmiyorum ben. Anneyim ve anneliğimin kutsanmasından da rahatsız oluyorum. Hani dışardan ahkam kesmek gibi bir niyetim yok, bu detayı bunun için söyledim.
Filme dair bir eleştirim var. Klasik türk filmi eleştirisi, bu filme has değil yani. Ben tvde türk filmi seyrediyorsam Türkçe altyazılı seyrederim hep, diyalog kaçırmak istemem. Normal ses düzeninde seyrettiğimde, anlaşılmayan sesler oldukça fazla oluyor çoğu filmde. Filmi çekenler, bundan rahatsız olmuyorlar mı acaba? Çok bariz bir durum çünkü. Teknik olarak da çözülemeyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sanırım sesli çekildiği için böyle oluyormuş ama bunu bir dert olarak görseler aşarlardı diye düşünüyorum. O kadar emek veriyorsun, kılı kırk yarıyorsun çekerken ve ve bazı diyaloglar seyirciye ulaşmıyor. Ben film çeksem, ortaya koyduğum bütün detayların seyirciye ulaşması için elimden geleni yapardım. Yeni bir kazak alsam, bir el işi yapsam, iki satır yazsam, isterim ki okunsun, isterim ki bakılsın. Yani şimdi bak tuhaf geldi, adam kalkmış koca bir film çekmiş, sen aldığın kazakla bir tutuyormuşsun gibi oldu görünürlük açısından. Kızım kimse dikkate almayacak yazdıklarını. Hem ne kadar anlaşılmaz olursa o kadar sanat oluyo, her şeyi anlamak zorunda değilsin.
Neyse yazıyı genel çizgiden çıkarmaya çok meyilli gördüm kendimi. Çizgiye geri dönüyorum. Gezici festival çok güzeldi. Dikkatimi çeken bir detay da film sonrası söyleşiye katılan yönetmen, yapımcı, oyuncuların sadelikleri. Sade kıyafetlerle, doğal saçlarıyla sahnede olmaları çok hoşuma gitti. Hepsi sohbetlerde çok naiftiler, biri hariç, o kendini biliyor isim veremem. Taktım abi ben sana…
Velhasılıkelam, şaka bir tarafa, tüm filmler için, yapan, yazan çeken sağolsun, hepsinin alıcısı farklı… İyi ki sinema var… Okul Tıraşı özelinde ise, yazdım bir kenara yazan yöneten isimleri (Ferit Karahan, Gülistan Acet) peşinizi bırakmam, bittiniz siz…