Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanının bir parçası sayılan Cengiz Han’a Küsen Bulut kitabı, diğer romandan bağımsız da okunabilen, 112 sayfalık dopdolu bir kitap. (Tabi böyle yapmanızı tavsiye etmem, iki kitabı birbirinden ayırmak haksızlık olur) Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanını 1980 yılında yazmış, roman yayımlanırken İkinci Dünya Savaşında Almanlara esir düşen öğretmen Abutalip Kuttubayev’in devlet güçlerince (KGB) tutuklanması ve ailesine kalpten öldüğü haberinin gönderilmesi arasında yaşananları kitaptan çıkarmış ve bu bölüm 1990 yılında Cengiz Han’a Küsen Bulut kitabı olarak yayınlanmış.
Aytmatov’un şartlar olgunlaştıktan sonra bu bölümü ayrı bir kitap olarak yayınlama isteğinin olduğu söylenmekle birlikte, o bölümünün yayınlanmasına dönem içinde izin verilmediği de söylenmektedir. Aslında gerçeğin ne olduğunun tam olarak bilinememesi de ilginç geldi bana. Yani Gün Olur Asra Bedel’i okuduysanız Cengiz Han’a Küsen Bulut’u da okumadan romanı tamamlanmış saymayın.
Abutalip Kuttubayev, 2. Dünya savaşı gazisi ve bir savaş gazisinin yeni yetişen nesle öğretmenlik yapabilecek moral ve değerlere sahip olamayacağı düşüncesiyle kendi isteğiyle öğretmenlikten ayrıldığına dair dilekçe imzalatılan bir öğretmen. Esir düştüğü Almanlardan kaçıp Yugoslavya saflarına geçen fakat zaman içinde önceden müttefik olan Yugoslavyanın artık düşman sayılmasıyla esirlik süreci sonunda, vatan haini olabileceği şüphesiyle yaklaşılan Abutalip’i bir gün devlet güvenlik güçleri alır götürür, bir süre sonra ailesine kalpten öldüğü haberi gönderilir. Bu bölüm Gün Olur Asra Bedel romanında yer alıyor.
Cengiz Han’a Küsen Bulut’ta, Abutalip’in işkence altında sorgulamaya tabi olduğunu, onu suçlayan askeri savcının en büyük delilininse Abutalip’in kaleme aldığı ‘Sarı Özek Kurbanları’ isimli efsane olduğunu okuyorsunuz. Cengiz Han dönemine ait efsane oldukça hazin ve boğazım düğümlenerek okudum o bölümleri. Okuyacak olanların okuma şevkini kırmak istemediğimden efsaneden bahsetmiyorum. Abutalip’in nasıl öldüğünden de bahsetmeyeceğim tabi, ayrıca o bölümler de oldukça hazin.
Genel olarak iktidarı korumak için düşman yaratma ve yaratılan düşmanın imhasına yönelik tarih boyunca hiç değişmeyen yöntemleri okuyacaksınız. İktidar, güç, devlet vs ne derseniz deyin otoritenin devamı için insanları feda etmekten çekinmeyen sistemde, sistemi işletenlerin kişisel menfaatleri uğruna ne kadar acımasız olabileceğini göreceksiniz, tıpkı Cengiz Han gibi. Ve bu otorite karşısında yaşanılan bireysel dramları okuyacaksınız.
‘Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı… Ne laf ya. Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen yanmayan bir sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar da devlet olmadan yaşayamazlar, sobayı yakan, tutuşturan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmelidirler. Herşey buna bağlı’ diyen askeri savcı Tansıkbayev’in kişisel hırslarını zaten kısa olan kitap içinde bir solukta okuyacaksınız. Boğazınız düğümlenecek, hüzünlenecek, sinirleneceksiniz okurken…
Özetle, Aytmatov, evrensel bir konuyu yerelden yola çıkıp şahane bir şekilde işlemiş, okuma listenizde Aytmatov olmalı derim ben…