Tutunamayanlar için ne söylesem bilemiyorum, değişik bir maceraydı benim için. İnsanda ciddi bir hayranlık duygusu oluşturuyor kitap ve birçok yazarın neden hayranlık duyduğunu ve ondan ilham aldıklarını anlayabiliyorsunuz. Şunu hemen söylemeliyim, kitabın her bölümünü tam sindirebilmiş değilim, bu, yazarın dilinin ağırlığından kaynaklı bir şey değil, çok şey bilmek, öncesinde çok okumak gerekiyor bazı yerleri anlayabilmek için. Tabi biraz da eski kelimelerin kullanımı var, beni yoran kısımlar eski kelimelerin kullanıldığı bölümler değil, bilgi gerektiren bölümler oldu…
Konusuna gelince, öyle sizi alıp götüren bir konu, heyecan yaratacak bir olay örgüsü yok sayılır ama kelimelerin akışına öyle bir kapılıp gidiyorsunuz ki, bu kitabın konusu ne, sonraki bölümde ne olacak hissiyatına girmiyorsunuz. Ben, zaten kitaplarda sıkı kurgu arayan bir insan değilim….
Tutunamayanların tarzı ne derseniz, bence tarzı yok, hatta tarzlarla dalga geçmiş diyebilirim, daha doğrusu her şeyle dalga geçmiş kitapta. Tutunamayanlarda güleceğim, kahkaha atacağım hiç aklıma gelmemişti ama yarattığı absürd mizah beni çok etkiledi ve güldürdü.İlk başlarda bu bir mizah kitabı olmalı diye düşündüm.Bir insan sayfalarca devlet dairesinde bir imza olayını anlatır ve hiç mi sıkmaz insanı, sıkılmıyorsunuz, üstelik yüzünüzden gülümseme eksik olmuyor.Tabi bu bölüm tam bir mizah, absürtlüğü yok…
Kitaptan iki yerde uzaklaştım, birincisi Turgut Özben’le Metin’in gece maceralarının olduğu bölüm, diğeri ise yaklaşık 70 sayfalık bir cümlesinin olduğu bölüm. Evet yanlış duymadınız yaklaşık 70 sayfa, hiç noktalama işareti bulunmayan bir bölüm var. Sanki Oğuz ATAY, edebiyatından, günlük rutine kadar, bütün kuralların canı cehenneme demek istemiş gibi…
Kitap tek bir kişinin ağzından yazılmamış ama hani Ahmet’in gözünden yazılıp, sonra Mehmet’in dilinden de olaya bakılmamış. Yazarlar iç içe geçmiş vaziyette, bir bakıyorsunuz Turgut Özben anlatıyor, bir bakıyorsunuz hop Süleymen Kargı’ya ya da Selim Işık’a geçmiş. Sarmal bir durum gibi… Hatta bazen bunu anlatan hangisiydi diyebiliyorsunuz?
Bana göre mizah ağırlıklı başlayan kitap, mizah derken altı dolu bir mizahtan bahsediyorum tabi, herkes herkesi farklı tanır, tanımak diye bir şey yoktur, içsel yolculuklar, dönüşümler, hayat rutinine ayak uyduramama, hayat rutinine ayak uyduramayanlara ayak uyduramama, hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığı şeklinde ilerleyen psikolojik bir romana dönüşüyor.
Açıkçası bana çok ilham verdi bu roman, ve bazı günümüz yazarlarında Oğuz Atay tarzının olduğunu hissettirdi. Mesela Murat Menteş, kesin okumuştur ve mizah damarını bundan almıştır, kendine has mizah üslubunu geliştirmesinde bir basamak olmuştur herhalde dedim. Hakan Günday, depresif yanını Oğuz Atay’ borçludur herhalde diye düşündüm. Hatta Tutunamayanların bir karakteri ile Hakan Günday kitaplarından birinde yarattığı karakterle fazlaca benzeştiğini düşündüm. Ben öyle düşündüm ama yazar ne düşündü yazarlar ne düşündü de bu romanlar ortaya çıktı bilemiyoruz tabi…
İyi ki okumuşum diyorum ama öncesinde keşke daha fazla okusaydım daha fazla şey bilseydim de Tutunamayanların içine her satırında girebilseydim diyorum çünkü içine girebildiğiniz bölümler müthiş bir etki yaratıyor üzerinizde…Teşekkürler Oğuz ATAY, ÇOK TEŞEKKÜRLER…
Hem yazım stiline yakın olduğu düşüncesiyle, hem de Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ının , Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi ve Tanpınar’ın Huzur’unun bir uzantısı olduğunun edebi onayıyla bu kitapları da tavsiye ederim.
BeğenBeğen
yazıldığı zamanın çok ötesinde harika bir kitap ki oğuz atayın erken vedası edebiyatımız için büyük eskikliktir kanımca…
BeğenBeğen