24 Geçiyor mu buradan ?

Bu dizi izleme olayı da ayrı bir kültür. Beni dizi izleme belasına büyük evlat Teoman bulaştırdı. La ca sa de papel için, anne bak tam senlik dizi, sisteme bir başkaldırı var diyerek damardan girdi ve seyrettirdi.  Sistem ve  insan ilişkileri üzerine çok şey buldum, aksiyonu da tam bana göreydi ve sevdim diziyi. Günlerce her ortamda diziyi konuştum. Tabi Alvaro Morte’nin de etkisi olmadı değil bu durumda. Keşke sonraki sezonları yapmasalarmış, ilk iki sezonun hatırına seyrettim son iki sezonu. Zorlama geldi. Son iki sezona kadar uzun bir süre seyrettiğim en iyi dizi diye söyledim her ortamda. Sonradan dönüp bakınca bu diziye en iyi dizi diyerek, seyrettiğim diğer dizilere haksızlık ettiğimi fark ettim. Sağolsun Teomancığım da hep hatırlattı bu durumu. Neyse ya vurmayın Breaking Bad’le La ca sa de papel’i kıyasladığım için. Ben yirmili yaşlarda Davut Güloğlu’ndan şarkımsılar dinleyerek oynamış, eğlenmiş insanım çok da şaapmayın yani. Utanmıyorum Davut Güloğlu’lu geçmişimden. Ama siz burayı okuduktan sonra yazının gerisine bakıp bakmamakta özgürsünüz. Yok lan gitmeyin hemen. Kırkımdan sonra deli gibi rock’n roll dinlemeye başladım, kabul olur mu?

Geçen akşam arkadaşlarla buluşmak için evden çıkmadan evvel, Netflikste ne var ne yok diye takılırken önüme bir dizi düştü, tıkladım, evden çıkana kadar 25 dk seyrettim. Arkadaşlarla buluştuğumuzda  “ben bir dizi buldum, sonu nasıl olur bilmiyorum ama ilk 25 dk sına bayıldım, direkt içine aldı beni ” dedim. Her karesine bayılarak baktığım, jenerik akışını bile seyrettiğim dizi bittikten sonra baktım ki tüm Türkiye beraber seyretmişiz. Herkes konuşuyor herkes bir şeyler söylüyor. Allahtan sıfır önyargıyla başladım diziye, öncesinde hiçbir şey okumadan. Gerçi beni çok övülmesi ya da çok yerilmesi büyük ölçüde etkilemez. Çok övülürse seyretmeyebilirim o kadar. Herkesin sevdiğini sevmeyeceğiz, aykırı olacağız ya. Yok canım tavsiye üzerine de seyrederim ben çoğunlukla. Kendim de anlamadım şimdi ne ayağım ben, boş verin. Diziye dönelim. Bir Başkadır’a…

O nasıl bir çekim açısı ki, bana artist artist çekim açısı kelimesini kullandırttı ilk defa. İlk defa bir dizide görüntü yönetmeni kim diye baktım düşünsenize. Meryem’i oynayan Öykü Karayel’in otobüs durağına gitme,  uzak çekim otobüse binme sahneleri, viyadük ayaklarında küçücük kalan karavanın görüntüsü, evden çıkarken sadece ayakların göründüğü sahne aklımda en çok yer edenlerdi. Dizinin tamamı için aynı şeyi söyleyebilirim her bir sahne ayrı bir görsel keyifti benim için. Hemen her bölümde gördüğüm Trabzon Hurmaları, tarihi mezarlık görüntülerinden günümüz mezarlıklarına uzanan 4. bölüm sonu görüntüleri,  İstanbul görüntüleri, belgesel izliyor gibi oldum. Nasıl yapıyorsunuz olum bunu?

Oyunculuklar deyince aklıma ilk Meryem karakteriyle Öykü Karayel geliyor. Daha önce Öykü Karayel’i seyretmemiştim. O nasıl oyunculuk arkadaşım, Öykü resmen Meryem olmuş. Çok beğendim oyunculuğunu. O vücut dilini nasıl güzel kullanmış. Bu arada kostüm işi de harika. Gerçeklik hissi veriyor insana. Kostümler ustaca düşünülmüş. Sonra Defne Kayalar var, onu da ilk kez seyrettim. Oyunculuğunun yanında dizide beni en çok etkileyen karakter o oldu. Dizideki her karakteri kökleriyle, yetiştiği aile ortamıyla vermişler. Hepsi o kadar gerçek ki. Kimi karakterde  çatışma var kendi benlikleriyle. Peri, çatışmayı fark eden ve bunun için mücadele eden bir insan olarak beni çok etkiledi. Derya Karadaş’ı ilk kez farklı bir tipte izledim. Toptancılık yapmış gibi olmasın ama son yılarda hayatımıza giren bir insan olan Gülan’ı oynamış. (Kızım siyasete bulaşma, “zihniyet” kişilere has bir olgudur. Siyaset yapmıyorum Gülan da hayatımızın içinde işte inkar mı edelim).

Dizide toptancı yaklaşımı reddeden bir betimleme var bence. Diziyi, aksiyon olmamasından ve uzayan sahneler olmasından dolayı sevmeyenleri anlıyorum. Her seyircinin ekrandan beklentisi farklıdır. Bu anlaşılır bir durum. Bana göreyse uzayan sahneler, verilen duygunun devamlılığını sağlıyordu, uzamadı benim için, zaten sahne oydu. Ama bazı eleştirileri anlayamıyorum. Dizinin yapımcılarından olduğum için bunlara tek tek cevap vermem lazım evet :)) Kızım bu nasıl sahiplenme. İki gündür facebookta diziyle ilgili hangi sitede  ne yazıldıysa hepsini okuyup, bir de yorumlara cevap verdin, biri seni durdursun litfen, negatif etki yaratacaksın sonunda. Ne yapayım sevdim mi tam severim sildim mi bir kalemde diyerek Küçük Emrah’a bağlayayım mevzuyu da yazının devamını okumayın:))

Neyse efenim kibarcası, anlayamadığım bazı eleştirilere geleyim.

Emekli cami hocasının tacizci olmamasından, biraz normalce bir hoca olmasından  dolayı, “din adamlarını aklamışlar, olmaz olsun böyle dizi”  diyenler!

Din adamlarını aklama yok bence. Bunu nasıl çıkartıyorsunuz arkadaşım, “böylesi de var” demiş bana göre ve evet var.  Hem adam öyle yüksek bir karakter değil ki kaldı ki dizide iyiyi güzeli oynayan öyle resmedilen bir karakter yok zaten. Bu iyi kötü algısını bence siz çıkartıyorsunuz diziden. Bu dizinin iyiyi ve kötüyü anlatma derdi yok bence.

Asıl din adamı bunlar işte normal insanlar yani, budur diyenler!

Sory canım sizi de anlamıyorum. Bütün hocalar böyledir’i de nereden çıkardınız, böyle olmasını mı istiyorsunuz kuzum. Maalesef bütün hocalar böyle değil.

Başörtülü figür gene hizmetçi, neden doktor değil, algı oluşturuluyor, resmen kepazelik diyenler!

Sonuçta Meryem hayatımızın içinde bir karakter, başörtülü doktor var diye, başörtülü hizmetçi Meryem’in gerçekliğine neden gölge düşsün, neden algı oluşsun. Bir sürü Meryem yok mu hayatımızda?

Dizinin “laikler yozdur” çıkarımında bulunduğunu söyleyip hunharca dövenler!

Yozluk bence sizin kafanızda efenim. Hangi karakter yoz acaba? Bu çıkarımı nereden yaptınız hayret içindeyim. Peki  Periyi ağlarken seyredince ne hissettiniz ?

Hocanın yardımcısı Hilmi’den pek bahseden olmamış, şaşkaloş, Meryem’in peşinden koştuğu için araya kaynamış. Analitik psikolojinin kurucularından sayılan İsviçreli psikiyatr Jung’dan örnekler vererek bir şeyler söylüyor. Artist artist Jung’dan bahsettiğime bakmayın diziden sonra araştırdım, bilmiyordum öncesinde. “Kolektif bilinçaltı meselesini bugün yok saymak, akla mantığa sığacak bir şey değil” diyor ilk sahnesinde ve bence dizinin özeti bu cümlede yatıyor.

Bugün aynı masanın etrafında oturup ne kadar birbirimize benziyoruz biz aynıyız dediğimiz, “bizim gibi insanlar” diye başlayan sözlerle tanımladığımız kişilerle hiçbirimiz aynı değiliz. Köklerimiz farklı çünkü. Genetik kodlarımız başka. Bir yerde fırtlayıveriyor o genetik kodlar. Bazense fırtladığı yerden kopup bambaşka bir yola giriyoruz ama köklerimiz hep bizimle kalıyor. Bu arada ikinci kez seyrettiğimde, kaçırdığım detaylar olduğunu fark ettim. Kıble ve Trabzon Hurması olayı gibi. Dizinin başında gördüğüm karakterin sonunda tekrar çıkması gibi. Yani bir kere yetmez efenim iki kere seyredin derim. Bakışlar, vurgular, daha çok oturdu kafamda.

Velhasıl, bu diziyi seviniz efendim, çünkü çok güzel bir şey yapmışlar. Yazarından, yönetmenine, oyuncusundan, kostümcüsüne, kurgucusundan müziklerine, görsellerinden , jeneriğine kadar herkesin emeğine sağlık. Sağolsunlar Biz’i anlatmışlar…


24 Geçiyor mu buradan ?’ için 6 yanıt

  1. “Hayrunnisa ne oluyor, ne bu hareketler? Korkutuyorsun ama babayı.”
    ” Müzik dinliyordum baba.”
    ” Nasıl müzikmiş bu ya”
    “Yabancı”
    ” Ama bu kadar da , yabancı, ne müziği kızım bu? Eşlik ediyorsun bir de. Ya küfrediyorsa kızım ana avrat”
    “Ben de ona ediyorum o zaman baba.”

    Kanda bulunan, içimizde olan, bizi biz yapan -kuvvvetle muhtemel tahmin etmediğimiz anda- açığa çıkacaktır.

    Kaleminize sağlık Soran Kadın, “biz”im gibi yorumlamışsınız.

    Liked by 1 kişi

  2. Güzel özetlemişsiniz ama aynı masa etrafında oturan ve aynıyız dediğimiz insanlarla ne kadar farklı olduğumuz iddianızı kafamda oturtamadım. Onun dışında görüşlerinize katılıyorum

    Liked by 1 kişi

    1. Bir örnekle açıklayayım, peri ve Gülbin seanstayken, peri ,bir cümlesinin içinde “bizim gibi insanlar” ifadesini kullandı…Gülbin de “hayır aynı değiliz “bakışı vardı…bunun gibi şeylerdi demek istediğim😊

      Beğen

      1. Aynı sandıklarımızla farklarımızı vurguladığı kadar, farklı sandıklarımızla benzerliklerimize de vurgu yapan bir dizi aslında. Hatta bunu daha fazla vurguluyor. Mesela meryemi inançları yüzünden farklı gören perinin odasında şamanist ayın yapması, perinin kendisini üstün gören ailesinin de aşağı gördüğü kesim kadar bağnaz ve tek taraflı bakışı vb.

        Beğen

Asaf duru için bir cevap yazın Cevabı iptal et